Pages in topic: [1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13] > | Off topic: Çevirmenin Edebiyat Köşesi Thread poster: Haluk Erkan
| Haluk Erkan Türkiye Local time: 09:29 German to Turkish + ...
Bilgenin Bilgeliği Duruşundadır Felsefe profesörünün biri Bay K.'ya gelir ve bilgeliğinden bahseder. Bir süre sonra Bay K. ona şöyle der: ''Rahatsız oturuyorsun, rahatsız konuşuyorsun, rahatsız düşünüyorsun.'' Felsefe profesörü kızar ve der: ''Söylediklerimin içeriği hakkında bir şeyler bilmek istemiştim, şahsım hakkında değil.'' ''İçeriği yok ki'', der Bay K. ''Ağır aksak yürüdüğünü görüyorum ve yürürken vardığın bir hedef göremiyor... See more Bilgenin Bilgeliği Duruşundadır Felsefe profesörünün biri Bay K.'ya gelir ve bilgeliğinden bahseder. Bir süre sonra Bay K. ona şöyle der: ''Rahatsız oturuyorsun, rahatsız konuşuyorsun, rahatsız düşünüyorsun.'' Felsefe profesörü kızar ve der: ''Söylediklerimin içeriği hakkında bir şeyler bilmek istemiştim, şahsım hakkında değil.'' ''İçeriği yok ki'', der Bay K. ''Ağır aksak yürüdüğünü görüyorum ve yürürken vardığın bir hedef göremiyorum. Karanlık konuşuyorsun ve konuşurken aydınlık yaratamıyorsun. Duruşuna bakınca, hedefin beni ilgilendirmiyor.'' -------------------------------------- Weise am Weisen ist die Haltung Zu Herrn K. kam ein Philosophieprofessor und erzählte ihm von seiner Weisheit. Nach einer Weile sagte Herr K. zu ihm: „Du sitzt unbequem, du redest unbequem, du denkst unbequem.“ Der Philosophieprofessor wurde zornig und sagte: „Nicht über mich wollte ich etwas wissen, sondern über den Inhalt dessen, was ich sagte.“ „Es hat keinen Inhalt“, sagte Herr K. „Ich sehe dich täppisch gehen, und es ist kein Ziel, das du während ich dich gehen sehe, erreichst. Du redest dunkel, und es ist keine Helle, die du während des Redens schaffst. Sehend deine Haltung, interessiert mich dein Ziel nicht.“ Bertold Brecht, Die Geschichten vom Herrn Keuner (Bay Keuner'in Öyküleri) ================================================================ Arzu eden çevirmen arkadaşları, beğendikleri ve/veya tercümesini yaptıkları edebiyat eserlerinden kısa parçaları burada yayınlamaya davet ediyorum. Teşekkürler. ▲ Collapse | | |
Haluk Bey, Bu küçük pasaj için teşekkürler. Çevirmenin adını da ekler misiniz metnin altına lütfen. | | | Haluk Erkan Türkiye Local time: 09:29 German to Turkish + ... TOPIC STARTER
Faruk Atabeyli wrote: Haluk Bey, Bu küçük pasaj için teşekkürler. Çevirmenin adını da ekler misiniz metnin altına lütfen. Çeviriyi ben yaptım. Ancak Ahmet Cemal'in çevirisini yapmış olduğu aynı isimli bir kitap mevcut. Ne yazık ki şimdiye kadar okumak/karşılaştırmak nasip olmadı. Vakit buldukça bu kitaptaki oldukça kısa olan öykülerin çevirilerini burada sizlerle paylaşacağım. | | | Adnan Özdemir Türkiye Local time: 09:29 Member (2007) German to Turkish + ... mahallemdeki akranım | Jan 29, 2011 |
yıllar oldu. adını bile soramadım, sorma gereği de duymadım herhal... ünivden gelip-gitmelerimde görürdüm, selamlaşırdık. birbirimize sigara ikram ederdik... yolda-sokakta karşılaşınca birbirimize gülümserdik... aradan yıllar yıllar geldi geçti. işte şimdi gene mahallemdeyim. gene karşılaşınca gülümseriz, gene sigara ikram ederiz birbirimize, selamlaşırız. soğuk kış günleri onu görürüm gezerken, kahveye giderken. mahallemde kahve kültürüm d... See more yıllar oldu. adını bile soramadım, sorma gereği de duymadım herhal... ünivden gelip-gitmelerimde görürdüm, selamlaşırdık. birbirimize sigara ikram ederdik... yolda-sokakta karşılaşınca birbirimize gülümserdik... aradan yıllar yıllar geldi geçti. işte şimdi gene mahallemdeyim. gene karşılaşınca gülümseriz, gene sigara ikram ederiz birbirimize, selamlaşırız. soğuk kış günleri onu görürüm gezerken, kahveye giderken. mahallemde kahve kültürüm de olmadı ki hiç, daha yakından tanıyacak kadar onu... saçları şimdiden ağarmış iyice, belli ki çok çekmiş. zor bir yaşam olsa gerek. metafizik düşüncelere dalıyorum onu her görüşümde, varsa kutsal kitaplarda anlatılan o yer, kesin baş köşelerde olmalı yeri diye düşünüyorum bu günlerde. dünya uzayındaki görevi belki de bir tür ''melekliktir’'' kimbilir? neşeli, hala neşeli, duruşu dik, hala dik. bakışları bilgece, selamı hala içten ama konuşamadık hiç. doğuştan başka bir dil konuşuyormuş. keşke o dili birazcık öğrenebilseydim diyorum kendi kendime hayıflanıyorum… ado - neden yazdım? başlıktan ilham aldım, yazasım geldi, yazdım. ▲ Collapse | |
|
|
Haluk Erkan Türkiye Local time: 09:29 German to Turkish + ... TOPIC STARTER
(...) Bir sabah beyaz elbiseli kız, gemiye binip gideceğini söyledi sana. „Gel benimle“, dedi. Bütün gün içdünyanda dolaştın. Düşündün durdun. Çok kalabalıklaşmıştı göğüs boşluğundaki evren. Bankalarda memureler saatlerine bakıp duruyorlardı. Karakolda telefon çaldı, komiser açtı. „Alo?“ dedi. İki usta bir evin damını aktarıyorlardı. Akşam evine gittin. Anahtarların kelepçe gibi ellerine batıyordu. Ayakların kökl... See more (...) Bir sabah beyaz elbiseli kız, gemiye binip gideceğini söyledi sana. „Gel benimle“, dedi. Bütün gün içdünyanda dolaştın. Düşündün durdun. Çok kalabalıklaşmıştı göğüs boşluğundaki evren. Bankalarda memureler saatlerine bakıp duruyorlardı. Karakolda telefon çaldı, komiser açtı. „Alo?“ dedi. İki usta bir evin damını aktarıyorlardı. Akşam evine gittin. Anahtarların kelepçe gibi ellerine batıyordu. Ayakların kökleniyor, cilalı parkelerde zor yürüyordun. Gece karın uyurken yavaşça kalktın yatağından. Sürünerek evinden çıktın. Bahçeyi geçtin. Az vardı geminin kalkmasına. Beyaz elbiseli kız, etekleri akşam rüzgarında uçuşarak bekliyordu seni rıhtımda. Bahçe kapısına geldin. Göğüs boşluğundaki içdünyanın ağırlığından boğulacak gibi oluyordun. Kan ter içinde kalmıştın. Öyle bir kilit yaptırmıştın ki kapına, çok uğraştığın halde anahtarla da açamadın. Duvar çok güçlü ve yüksekti. Evini, aileni, eşyanı iyi koruması için öyle yaptırmıştın onu. Kendinde o duvarı aşacak gücü bulamadın. Yeniden sürünerek evine girdin. Yatak odasına gittin. Karın leylak rengi yorganına sarılmıştı. Pembe pomponlu terlikleri yatağın ayak ucunda yan yana duruyorlardı. Yorganın kenarını kaldırıp karının yanına girdin. Karının kolunun altından keskin bir ter kokusu geldi burnuna. Rıhtımdan ayrılan geminin düdüğünü duydun. Güneş batmıştı. Acı içinde karanlığa baktın. Sonra uyudun. Ertesi gün, göğüs boşluğundaki içdünyanın sokaklarında yürürken, herkes gene sana selam verecekti. İnsanoğlu, insanoğlu. Sana sesleniyorum. Duyuyor musun beni? ============================================================= Nazlı Eray, Ah Bayım Ah, 1975, s. 22 ▲ Collapse | | | Adnan Özdemir Türkiye Local time: 09:29 Member (2007) German to Turkish + ... Ertelenen yaşam: Azuzu Berria yılında yaşamsallık yaşamı(m) | Feb 8, 2011 |
Çay içesim geldi bir sabah boşver işim var dedim aceleydi iş. Kuşluk yemek istedim... Boşver dedim kendi kendime çeviri var yetişecek dedim... Boşverdim... Saat 2-3 civarıydı, az bi git çarşıda iki lafla, hava al, esnafla konuş dedim içimdeki kendime... Düşündüm düşündüm, taşınamadım çarşıya kadar, gene olmadı. Akşam, balkona çık şöyle Karadağ'ı seyret, güneşin batışını seyret dedim kendime... Iııııhh gene yapamadım... Saat 19 sularında güzel b... See more Çay içesim geldi bir sabah boşver işim var dedim aceleydi iş. Kuşluk yemek istedim... Boşver dedim kendi kendime çeviri var yetişecek dedim... Boşverdim... Saat 2-3 civarıydı, az bi git çarşıda iki lafla, hava al, esnafla konuş dedim içimdeki kendime... Düşündüm düşündüm, taşınamadım çarşıya kadar, gene olmadı. Akşam, balkona çık şöyle Karadağ'ı seyret, güneşin batışını seyret dedim kendime... Iııııhh gene yapamadım... Saat 19 sularında güzel bi filim var TVE'de dedi içimdeki ses, öbür ruhum itiraz etti: -Duuurrrr olmaz bak tercüme var elinde dağ gibi, Bilbao'ya gidecek, çalış sen çalış tembelim benim dedi... Devam gene devam çalışmaya... Birden sabahki fırın muhabbetimi hatırlayıverdim. -Ağa merhaba nasılsın... dün cenazeye gidiyordun kimdi ölen(!) -Sorma komşum, akrabamızdı… Çok çalışırdı, maaşı vardı ama ek gelir için de hiç durmadan çocuk bakardı. Ellisindeydi halamın kızı. Geriye ikisi evli ikisi evde dört çocuk kaldı… Soba kovasını kaldırmak için hamle yapacakken gidivermiş... Gizli kalp varmış, kalp damarı çatlamış bir de… dokturlar öyle demiş… ... ado
[Edited at 2011-02-08 17:33 GMT] ▲ Collapse | | | Haluk Erkan Türkiye Local time: 09:29 German to Turkish + ... TOPIC STARTER
Sirenlerin suskunluğu, söyledikleri şarkılardan daha dayanılmazdır. Das Schweigen der Sirenen ist unerträglicher als ihr Gesang. Franz Kafka ____________________________________________________ http://tr.wikipedia.org/wiki/Siren
[Bearbeitet am 2011-02-21 10:35 GMT] | | | Haluk Erkan Türkiye Local time: 09:29 German to Turkish + ... TOPIC STARTER gemisi batan adamın anlatısı | Feb 27, 2011 |
gemi parçalandığında sulara dalmışım. suyun gücü beni çıplak bir kaya parçasına fırlatmış sonrasında şuurumu kaybetmişim o esnada dünyam batmış. hatta uyandığımda, saçlarım çoktan kurumuştu birkaç midye yedim ve bir ağaçta uyudum üç gün boyunca, yaşadığım en güzel zamandı ve boş alandan başka bir şeyim olmadığından uzaklara gittim manzara tanıdık değildi ... See more gemi parçalandığında sulara dalmışım. suyun gücü beni çıplak bir kaya parçasına fırlatmış sonrasında şuurumu kaybetmişim o esnada dünyam batmış. hatta uyandığımda, saçlarım çoktan kurumuştu birkaç midye yedim ve bir ağaçta uyudum üç gün boyunca, yaşadığım en güzel zamandı ve boş alandan başka bir şeyim olmadığından uzaklara gittim manzara tanıdık değildi hiçbir şeye el sürmedim üç gece sonrasında ayı tekrar tanıdım ağacın birine bir bez parçası astım ve yanında durdum bir keresinde bir gün ve bir gece deniz sakindi bezde soluk bile yoktu hiç gemi gelmedi hiç kuş yoktu sonraları gemiler de gördüm beş kere yelken üç kere duman _____________________________________ bericht eines schiffbrüchigen als das schiff brüchig war ging ich in die wasser. des wassers gewalt warf mich auf einen kahlen steinbrocken ich war von sinnen alsbald währenddem ging meine welt unter. zwar als ich aufwachte, mein haar war schon trocken ich ass aus muscheln einiges und schlief in einem baum drei tage, die beste zeit und weil ich hatte nichts als raum ging ich weit der anblick war mir ungewohnt ich berühte nichts mit der hand nach drei nächten habe ich den mond wieder erkannt ich hängte ein tuch in ein baum und stand daneben einmal einen tag und eine nacht das wasser war ruhig in meinem tuch war kein hauch es kam kein schiff gab keine vögel später sah ich auch schiffe fünfmal sah ich segel dreimal rauch _________________________________ Bertold Brecht, Gesammelte Gedichte Band I Çeviri: Haluk Erkan
[Bearbeitet am 2011-02-27 11:32 GMT] ▲ Collapse | |
|
|
Haluk Erkan Türkiye Local time: 09:29 German to Turkish + ... TOPIC STARTER ARKADAŞ YARDIMI | Mar 4, 2011 |
Arkadaşlara doğru yardım etmek konusunda Bay K. şu öyküyü anlatırdı. ''Yaşlı bir araba üç genç gelir ve ona derler ki: 'Babamız vefat etti ve bize on yedi deve miras bıraktı. Vasiyetnamesinde büyüğün yarısını, ortancanın üçte birini, en ufağın da dokuzda birini almasını öngörmüş. Fakat biz şimdi paylaşmada anlaşamıyoruz, kararı sen ver!' Arap düşünür ve şöyle der: 'Gördüğüm kadarıyla doğru bir paylaşma yapabilmeniz için sizin bir deveye ihtiy... See more Arkadaşlara doğru yardım etmek konusunda Bay K. şu öyküyü anlatırdı. ''Yaşlı bir araba üç genç gelir ve ona derler ki: 'Babamız vefat etti ve bize on yedi deve miras bıraktı. Vasiyetnamesinde büyüğün yarısını, ortancanın üçte birini, en ufağın da dokuzda birini almasını öngörmüş. Fakat biz şimdi paylaşmada anlaşamıyoruz, kararı sen ver!' Arap düşünür ve şöyle der: 'Gördüğüm kadarıyla doğru bir paylaşma yapabilmeniz için sizin bir deveye ihtiyacınız var. Benim sadece tek bir devem var, fakat devem emrinize amade. Alın ve paylaşmayı öyle yapın, arda kalanı da bana getirin.' Yaptığı bu arkadaşça yardım için adama teşekkür edip, deveyi alırlar ve on sekiz deveyi şöyle paylaşırlar: Büyük olan yarısını, yani dokuz; ortanca olan üçte birini, yani altı ve en ufak olan da dokuzda birini, yani iki deve alır. Kendi develerini kenara çektikten sonra bir devenin arda kaldığını şaşarak görürler. Bu deveyi de yaşlı araba götürüp, tekrar tekrar teşekkür ederler.'' Bu arkadaş yardımını Bay K. doğru bulurdu, çünkü fazladan bir fedakarlık gerektirmiyordu. ____________________________________________________________________ Freundschaftdienste Als Beispiel für die richtige Art, Freunden einen Dienst zu erweisen, gab Herr K. folgende Geschichte zu besten. „Zu einem alten Araber kamen drei junge Leute und sagten ihm: 'Unser Vater ist gestorben. Er hat uns siebzehn Kamele hinterlassen und in seinem Testament verfügt, das der Älteste die Hälfte, der zweite ein Drittel und der Jüngste ein Neuntel der Kamele bekommen soll. Jetzt können wir uns über die Teilung nicht einigen, übernimm du die Entscheidung!' Der Araber dachte nach und sagte: 'Wie ich sehe, habt ihr, um gut teilen zu können, einen Kamel zuwenig. Ich habe selbst nur ein einziges Kamel, aber es steht euch zur Verfügung. Nehmt es und teilt dann, und bringt mir, was übrigbleibt.' Sie bedankten sich für diesen Freundschaftdienst, nahmen das Kamel und teilten die achtzehn Kamele nun so, daß der Älteste die Hälfte, das sind neun, der Zweite ein Drittel, das sind sechs, und der Jüngste ein Neuntel, das sind zwei Kamele bekam. Zu ihrem Erstaunen blieb, als sie ihre Kamele zur Seite geführt haben, ein Kamel übrig. Dieses brachten sie, ihren Dank erneuernd, ihrem alten Freund zurück.“ Herr K. nannte diesen Freundschaftdienst richtig, weil er keinen besonderen Opfer verlangte. ____________________________________________________________________ Bertlod Brecht, Die Geschichten vom Herrn Keuner (Bay Keuner'in Öyküleri) Çeviri: Haluk Erkan ▲ Collapse | | | Haluk Erkan Türkiye Local time: 09:29 German to Turkish + ... TOPIC STARTER Kelebek Etkisi | Mar 13, 2011 |
Finlandiya’daki dünyanın en büyük atom santralinde. “Kelebek etkisi… Kelebek etkisi… Kelebek etkisi…”, diye mırıldanıyordu sonu gelmez mantrasına dalmış kozanın içindeki tırtıl böceği. Kozadan çıktığı ilk gün kaotik bir eğri çizerek yeni işletilmeye başlamış olan atom santralinin yönetim merkezine girmişti nazik ruhlu kelebek. O esnada şef mühendis bizzat kendi eliyle soğutma suyunun ısısını ayarlamaktaydı. Anabilgisayar ve ik... See more Finlandiya’daki dünyanın en büyük atom santralinde. “Kelebek etkisi… Kelebek etkisi… Kelebek etkisi…”, diye mırıldanıyordu sonu gelmez mantrasına dalmış kozanın içindeki tırtıl böceği. Kozadan çıktığı ilk gün kaotik bir eğri çizerek yeni işletilmeye başlamış olan atom santralinin yönetim merkezine girmişti nazik ruhlu kelebek. O esnada şef mühendis bizzat kendi eliyle soğutma suyunun ısısını ayarlamaktaydı. Anabilgisayar ve iki yedeği bir saatten beri sapıtmışlardı. Yanından uça geçerken fark edilmeyecek derece küçük bir kanat çırpmasıyla adamın burnuna, minik kelebeğin kanatlarındaki renk tozcuklarından savrulmuştu. Adam üç kere arka arkaya hapşırmak zorunda kalmıştı. Göstergeler birden yukarıya fırlamıştı. Olagelen zincirleme atom reaksiyonunu durdurmak artık mümkün değildi. Narin kelebek saniyenin binde birinde radyoaktif sıcaklıktan yanıp kül olmuştu. Santraldeki 451 teknisyen de. 42 kilometre çapındaki bir alanda biyolojik yaşam bir anda sönmüş, Kuzey Avrupa’daki altı atom santrali de olanlardan nasibini almış ve ardı ardına patlamışlardı. Bir hafta sonra kuzey yarımkürede insanların barınması yasaklanmış; güneye, Afrika'ya doğru trajik bir göçmen akını başlamıştı. Dünyadaki insanları % 60’ı radyoaktif ışınların etkisiyle oluşan hastalıklardan beş sene içinde ölmüştü. Dünya yüzeyi radyoaktif kontaminasyon nedeniyle kısıtlı olarak tarıma uygun olduğundan % 30’u da açlıktan ölmüştü. Yeni doğan bebeklerin % 98'i deforme olmuş ölü bebeklerdi. İnsan ırkının geleceği, insanlık tarihinde ilk defa tehlikedeydi. Türlerin yarısından fazlası yok olmuş, ‘nükleer kış’ başlamıştı. … Roketlerle tam donanmış bir savaş uçağının kokpitinde. Dünyanın en büyük petrol rezervlerinin üstünde. “Kelebek etkisi… Kelebek etkisi… Kelebek etkisi…”, diye mırıldanıyordu sonu gelmez mantrasına dalmış kozanın içindeki tırtıl böceği. _____________________________________________________________________ © Haluk Erkan, 2005 ▲ Collapse | | | Haluk Erkan Türkiye Local time: 09:29 German to Turkish + ... TOPIC STARTER
yazar olsan ne yazar yazgını başkası yazmışısa hükümdar olsan ne hükmü var zamana hükmün yokusa aşık olsan ne olur eğer sen sevilmiyorusan güneş olsan ay olsan dünya olsan ne yazar can olamaduysan ___________________________________ halûk erkan © 2007 | | | Haluk Erkan Türkiye Local time: 09:29 German to Turkish + ... TOPIC STARTER upuzun bi şiir | Apr 11, 2011 |
kolay temizlenir cinsten kaypak beyaz muşambanın altında kalın süngerle kaplı dört duvarın kirli bi köşesine çökmüş freud -deli gömleği kan revan- tir tir titriyor sonu gelmez dualar gibi mırıl mırıl köhne çocukluğunu mırıldanmakta kara basmaktan korkan karadamın karabasanı çölde kumfırtınası çokuluslu çokmemeli bir hayvan gibi geliyor küresel sermayenin doymak bilmez domuz piçleri ana dolu ... See more kolay temizlenir cinsten kaypak beyaz muşambanın altında kalın süngerle kaplı dört duvarın kirli bi köşesine çökmüş freud -deli gömleği kan revan- tir tir titriyor sonu gelmez dualar gibi mırıl mırıl köhne çocukluğunu mırıldanmakta kara basmaktan korkan karadamın karabasanı çölde kumfırtınası çokuluslu çokmemeli bir hayvan gibi geliyor küresel sermayenin doymak bilmez domuz piçleri ana dolu ya anasütü tadında süt emeceğiz diyerek saldırıyoruz aslında bizim kanımızı iliğimizi emecek o çokuluslu o çokmemelere üçüz bekleyen bir kadının göğsünde peydahlanan üçüncü bir meme gelecek geçmişten gebe yırtmaçlarını daha bi yukarıya yırtıyor yosma göğüsleri zaten medyatik meydanda kulakları tırmalayan şizofren kahkahası dozu kaçırılmış morfin kadar ölümcül değil yılan rüyasında sürünmekten kurtulup iki bacağa kavuştuğunu görür saçlarını savurarak bir bara girerken artık diğer hayvanlardan bi farkı yoktur derisini sıyırırken tılsımla tıslar ihtirasla bakan açgözlere tivi'lerin salya-sümük programlarında ucuza satılan mal olmuş acı ve keder -batan ülkenin insanları bunlar- abi valla eskisi gibi prim yapmıyorlar gecenin puslu karanlığında son sürat giden iki tren çarpışıyor kültürler, kült eller, kütleler arda kalan nesneler nivyork modern art'ta paha biçmek kefen biçmeye benzemiyor ensesine sıkılan bir kurşunluk demokrasimiz sadece okul numarası aklımızda kalan çocukluk arkadaşlarımız yüzler ve demagojiler zaman aşımına uğramış tadilatı imkansız viraneler __________________________________________________________________________ halûk erkan © 2007 ▲ Collapse | |
|
|
Her insan mutlu olamaz | Apr 14, 2011 |
Tolstoy … Her insan mutlu olamaz... Çünkü gereğinden fazla özler dünü, hak ettiğinden fazla düşünür yarını. Ve hiç hak etmediği kadar bilinçsizce yaşar bugünü. Her insan mutlu olamaz... Çünkü gereğinden fazla özler hayatından çıkanları, hak ettiğinden daha büyük umutlarla bekler hayatına girenleri. Ve asla göremez yanı başındakileri. | | | Bob Dylan (baba tarafından Karslı hemşerimizdir)* | Apr 18, 2011 |
Let me ask you one question Is your money that good Will it buy you forgiveness Do you think that it could I think you will find When your death takes its toll All the money you made Will never buy back your soul.
[Edited at 2011-04-18 08:46 GMT] *http://en.wikipedia.org/wiki/Bob_Dylan Dylan writes that his paternal grandmother's maiden name was Kyrgyz and her family originated from Kars, Turkey.
[Edited at 2011-04... See more Let me ask you one question Is your money that good Will it buy you forgiveness Do you think that it could I think you will find When your death takes its toll All the money you made Will never buy back your soul.
[Edited at 2011-04-18 08:46 GMT] *http://en.wikipedia.org/wiki/Bob_Dylan Dylan writes that his paternal grandmother's maiden name was Kyrgyz and her family originated from Kars, Turkey.
[Edited at 2011-04-18 08:47 GMT] ▲ Collapse | | | Haluk Erkan Türkiye Local time: 09:29 German to Turkish + ... TOPIC STARTER ich bin doch nicht blöd! | May 4, 2011 |
mahallede topal selo var, askerde botları buna tamir ettirmişler. şimdi askerden emekli, evinin ufak bi köşesine tezgahını kurmuş, mahallelinin kunduralarını tamir ediyo, kimseden para felan almıyo. tavuğu olan yumurta veriyo, tarlası olan domates biber her neyse… servet var bi de, elektrik dedin mi ona gitcen, annamadığı tamir edemediği alet yok herifin, bi kuruş da para almaz, öyle biri yani… geçenlerde benim kulaklık arızalandı, beceremedi, "ince iş bu, çaresi yok... See more mahallede topal selo var, askerde botları buna tamir ettirmişler. şimdi askerden emekli, evinin ufak bi köşesine tezgahını kurmuş, mahallelinin kunduralarını tamir ediyo, kimseden para felan almıyo. tavuğu olan yumurta veriyo, tarlası olan domates biber her neyse… servet var bi de, elektrik dedin mi ona gitcen, annamadığı tamir edemediği alet yok herifin, bi kuruş da para almaz, öyle biri yani… geçenlerde benim kulaklık arızalandı, beceremedi, "ince iş bu, çaresi yok, izmir'e gitcen" dedi. safıye ablanın eski bir singer'i var, söküğü diker, deliği yamalar, kumaşını getirirsen sana esvap bile diker. o da para almaz, kocasının emekliliğiyle geçinir gider. "allah razı olsun" demek, karnını doyurmasa da, ona verilecek en güzel hediyedir. kereste kemal tahtayı getirene nuh'un gemisini bile yapacağını vaat eder. sandalyeden kanepeye, masadan tırabzana her bişey elinden gelir. "para deme bana, paran sende kalsın, bana senin arkadaşlığın yeter" der geçer. fatma hanım ebedir, kursuna gitmiş zamanında, hastaneleri sevmeyenler gelir, ona doğurtturur bebelerini. eli boş gelmezler ona, yiyecektir, giyecektir alır gelirler… asiye nine kırıkları çıkıkları onarır bildim bileli, sakat bıraktığı bi allahın kulu yoktur, elleri sanki sihirli, herkesi iyi eder. bilmediği ot yok kadının, geçenlerde bizim hanım, kendisi hamile, kum döküyodu, asiye nine bir iki ot verdi, bi haftada bizim hanımın ne kumu kaldı ne ağrısı. kapısından insan eksik olmaz asiye ninenin, ama o da para almaz, sigara tiryakisi olduğundan gelen ona tütün ne getirir. bense bi işe yaramaz çevirmenin tekiyim, tanımadığım bilmediğim amaçlara -belki de kötü amaçlara- hizmet ederim. sabahtan akşama klavyenin başında, karanlık kuytu bi odada... insanlıkla tek bağlantım bilgileri sayan bu alet… ben sadece para karşılığı hizmet veririm. ich bin doch nicht blöd! oder? ▲ Collapse | | | Pages in topic: [1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13] > | To report site rules violations or get help, contact a site moderator: You can also contact site staff by submitting a support request » Çevirmenin Edebiyat Köşesi No recent translation news about Türkiye. |
Protemos translation business management system | Create your account in minutes, and start working! 3-month trial for agencies, and free for freelancers!
The system lets you keep client/vendor database, with contacts and rates, manage projects and assign jobs to vendors, issue invoices, track payments, store and manage project files, generate business reports on turnover profit per client/manager etc.
More info » |
| TM-Town | Manage your TMs and Terms ... and boost your translation business
Are you ready for something fresh in the industry? TM-Town is a unique new site for you -- the freelance translator -- to store, manage and share translation memories (TMs) and glossaries...and potentially meet new clients on the basis of your prior work.
More info » |
|
| | | | X Sign in to your ProZ.com account... | | | | | |